13 Ağu 2014

immense*

Parmakların saçlarımda gezmeliydi beni telaffuz edebildiğin kadar.
Gecelerin gün ışığını sabaha kırarken yataklara döşediğin huzuru bölüşmeliydik belki de.
Belki de- diyorum
Belkiler bırakıyorsun küçücük ellerime.
Tanrıya ihanet edercesine sevemiyorum diye söylendiğim ellerime.
Zorunluluklar bıraktın avuç içlerime.
Denizleri gitgide okyanuslara devreden sen,
Kilit bir hazine daha indirdin en nefessiz derine.
Bilmek istediklerimi duymak adına insem derinlere-
Kulaklarım yırtılır mı dersin sence de?
Ellerim yok olur mu teninin sunduğu denizinden.
Başka şehirlerde deniz olmak yerine-
Kaç engin deniz yaratabildiğini görebilseydin eğer,
Belkiler keşkelerle kaybolmaz mıydı sence de*

Aklımı kaçırdım.
Aklımı en güzel derinlere kaçırdım-
öylesine engin.
Çocuğuma düşünmediğim bir adı alelacele ağzımdan adını kaçıracak kadar engin.
Uyurken geceyle karıştırdığın teninde yıldızlarla eş kılınmış çillerini saymam tek dilek hakkı.
Gecelerimi gündüzlerime katlamak yerine nefesimi denizsiz şehirlere gömmek ellerimde.

Hangi gecesin, nerede deniz-
Hangi reankarne getirir seni, bilmem.
İçimde bıraktığın denizlerde kaldı keşkeler.
Her seferinde daha derin, daha tuzlu, daha fırtınalı şekilde.

Parmak uçlarıma gömdüm seni.
Keşf-i imkansız bir ormanın en selvi çınarısın sen, eşsizliğinle beraber-
sonbaharda bile Tanrıya küsmeyen.




19 Ara 2013

*fullmoon

Şiirler tuz kokar mı sahiden?
Geceye baktığında beton yığınlarından çekebiliyorsan gözlerini,
Gökyüzünün eriştiği kadar tuzla buz olacak bütün caddeler, sokaklar, şiirler.

Şiirler unutulur mu sahiden?
Unutmayı hatırlamakla pekiştirmiş bir insanın,
Yıldızlara ulaştığında sol gözünden akan bir gözyaşıyla kanda kokabilir bütün salıncaklar, tahterevalliler.

Parmaklarımı seyret, bu gece dilim susacak olsa da, parmaklarım kan kussada dansını kesmemeye mütekerrirler yine.
Çok karamsar, çok çocuksu, az kirlenmiş, fazla kazancı olduğunu sanıp aslında hepsini yok etmiş.
Beyninde onlarca ninniler, beyninde onlarca üzeri gömülmüş çocukluğunda kalmış bütün melodiler.
Karamsar.
Fazlasıyla karamsar.
Sorgusunu sual edemeyecek kadarda korkak bazen.
Aynaya baktığında elleri titrek giderken yüzüne,
yaşını haykırdığında son bulur ya çocukluğu
-kimse bilmez.

Bir tanıma çeşidi dahi değildir,
Başkalarının gözlerinde çizdiği kederi anlayamadığın kadar,
gözlerinden tanıştığı kadarını ezber haline getirmek.
Sağlıklı da değil sahi.
Çıtırından bir delirme sebebi.
Karanlığın içinde kendini kaybetmiş büyümeye inat gitmiş ufacık eller.
Şimdilerde neyse, mezarına beraberinde götüreceği onlarca şizofreni sebebi sesler.

Melodiler, melodiler.
Ruhunu beslerken, insanları gömmene eşlik edecek o tatlı katil melodiler.
Şaraplar sunmalıydık, kahveyle harmanını çekerken.
Şiirler ve şarkılar kadar denk getirmeliydik şu lanet olası iki şeyi.
Birinde yıllar yılı hatrın kalmalıydı bende,
Diğeriyle yıllar yılı katlamalıydım seni kalacağın eşsiz güzellikte.
Tutulmaz çünkü kötü nedenler, unutulur-silinir-yok edilir.
Yaşını hissetmediğin kadar kaldığın kötülüklere bu zafer benim dercesine
unutulur bütün kötülükler.

Şömineler, alevler.
Ne önemi var bir evden başka bir eve adım atmanın
Çatıya deliler gibi üşüyerek çıkmayacaksak,
Tenin tenime ateş olmayacaksa, ısıtmayacaksa bir kimyasalın yerini tutamayacak kadar
ne kadar değer kadehler, şaraplar, tüm içkiler.
Bana yıldızları öğretmeyeceksen bir çılgınlık yapıp
unuttuğum en güzel yerlerinden.
Unuttuğum en güzel hikayelerden çıkmayacaksak yeniden
-yeniden- yerine yenilerini koymayacak, ne kadar değer?

Şarap dediğin yıllara eş değer.
söylenilmez ki öyle herkese, kadehime bir de senin kadehin dokunsun diye.
Nitelendirme hatalarından biridir ki,
Kadehime kadehinin dokunduğu yerde bütün yıldızlar birbirine girer.
Tenin bedenime eş değer.
Uzun kelimeleri es geçemedim, yanlış anlaşılmamak adına
yanlış tarihlerin, yanlış kuramların, yanlış olacak her yazılı silahın bir anlık sonsuz ölümle biteceğini bildiğimden.

Sadece Dinle.*


9 Ara 2013

saçmalıklar bütünlemesi.

Çocukluğun kadar elverişli soğuklar ardı ardına düşecek dolunaydan önce.
Çocukluğum kadar soğuk geçmeli bugünde.
Bir o kadar kayıp-
Büyüdüm derken dudakların arasına bir sigara daha çalacak parmakların.
Yakarken hatırlayacaksın, ilk zamanlarında kirpiklerine değen sıcaklığı.
-kirpiklerini yaktığın geceleri,
Öğrenime bırakmadan önce sigaranın aleviyle yaktığın günleri sayacaksın.
Çok geride bırakacaksın, ateşinden önce göz yaşlarınla ıslattığın gözlerini bulacaksın.
Bir sigara daha yakmadan önce, kaç sigara daha kurutur buğunu?
Kurutamaz sahi.
Sen kendini bu denli saklarken, insanları yanıltmak dışında bir kıvılcım yakalayamayacaksın.
Büyüdüm derken, kelimelerine ihanet etmek üzere daha çok şey yaşarken bulacaksın.

Cehennem ağladı ağlayacak bugünde.
Bütün ruhlar kendini azat etmeden önce.
Kulak versen biraz, az daha izlesen geceyi, az daha eşlik etsen geceye
Ne kadar yalnız kaldığını hatırlayacaksın.
Çok derinlerde saklı kaldı psikiyatri, çok derine gömüldü onlarca insan psikolojisi.
En yüce çirkeflerden ibaretti aslında psikologların ta kendisi.
Ağzı kapalı dinlerken, ruhlarını kaçırarak endişeyle dinlerlerdi bizi.
Ağzı açık konuşurlardı, ezberine sığdırdıkları kadar kelimeleri.