24 May 2013

Je suis désolé, ''Mère''

Ondan bir parçasın.
Ama hiç bir zaman bir parçasına ait olamamışsın.
Kendinin ne olduğunu bilmezken, senin ne olduğunu yargılayan insanlar arasındasın.
Mükemmelliyetçilik üzerine kurulmuş bir düzenin var senin,
-Daha doğrusu böyle olduğuna inanılmış bir ön görüş.
Kırık hayaller, yıpratılmış gururlar, menfaatler.
''Menfaatler..''
Menfaatler üzerine kurulmuş bir düzen asıl bizimkisi.
Kimin kimsesinden haberi yok.
Aynı duvarlar içinde kimsenin birbirinden haberi yok.
Kimse onlarca sene birbiriyle tanışmadı.
Aynalara bakmayı unutalı da çok olmadı sahi.
Hangimiz hangimizi bu kadar derinden yıprattı?
Neler kaybettiğine dair avuç ardına bakmak niyetinde değilken,
Ellerinden hiç birşey bulundurmadan ileriye bakmak ne kadar sağlıklıydı.
Değildi.
Hiç bir şey bu dört duvar arasında sağlıklı değildi.
Ne sen, ne senden yana parçalar.
Ne bu dört duvar.
Nefes al.
Nefes almadan bunu gerçekten yaptığına dair kanıtlar ara.
Yok.
Hiç biri yok.
Ellerinde tuttuğun hiçbir kanıt yok.
Ellerini kanatıyorsun her çığlığında,
Her kelimelerin sessiz bir iç geçiriş olsa bile ıslık niteliğinde büyüyor.
Büyüyor,
Uçurumdan gelen eşsiz bir çığlığa dönüşüyor.
Tehtit yok kadın.
Ellerinden kaybettiklerini geri isterken,
Tehtit etmenin hiç bir mânâsı yok.