Parmakların saçlarımda gezmeliydi beni telaffuz edebildiğin kadar.
Gecelerin gün ışığını sabaha kırarken yataklara döşediğin huzuru bölüşmeliydik belki de.
Belki de- diyorum
Belkiler bırakıyorsun küçücük ellerime.
Tanrıya ihanet edercesine sevemiyorum diye söylendiğim ellerime.
Zorunluluklar bıraktın avuç içlerime.
Denizleri gitgide okyanuslara devreden sen,
Kilit bir hazine daha indirdin en nefessiz derine.
Bilmek istediklerimi duymak adına insem derinlere-
Kulaklarım yırtılır mı dersin sence de?
Ellerim yok olur mu teninin sunduğu denizinden.
Başka şehirlerde deniz olmak yerine-
Kaç engin deniz yaratabildiğini görebilseydin eğer,
Belkiler keşkelerle kaybolmaz mıydı sence de*
Aklımı kaçırdım.
Aklımı en güzel derinlere kaçırdım-
öylesine engin.
Çocuğuma düşünmediğim bir adı alelacele ağzımdan adını kaçıracak kadar engin.
Uyurken geceyle karıştırdığın teninde yıldızlarla eş kılınmış çillerini saymam tek dilek hakkı.
Gecelerimi gündüzlerime katlamak yerine nefesimi denizsiz şehirlere gömmek ellerimde.
Hangi gecesin, nerede deniz-
Hangi reankarne getirir seni, bilmem.
İçimde bıraktığın denizlerde kaldı keşkeler.
Her seferinde daha derin, daha tuzlu, daha fırtınalı şekilde.
Parmak uçlarıma gömdüm seni.
Keşf-i imkansız bir ormanın en selvi çınarısın sen, eşsizliğinle beraber-
sonbaharda bile Tanrıya küsmeyen.