Bir hafta önceden alışverişe çıkılır.
Annenin sana yakıştırdığı en güzel kıyafetlerin alınacağından habersiz gidersin birlikte alışverişe.
Bayram sabahı gelir,
Baban alnından öperek uyandırır seni.
Annen ise çoktan bayramlıklarını ütüleyip asmıştır odanın bir köşesine.
Uyanmanı beklerken de hazırlanmıştır çoktan.
Hiç olmadığı kadar bir özenle giydirir sana bayramlıklarını...
...
Sonrası klasiktir işte;
Akraba, konu-komşu ziyaretleri.
Toplanılan onlarca şeker içinde kaybolma keyifleri...
Ama,
Bunlar eskidendi.
Artık daha çok gezip görülecek yerler var,
Eskisi gibi haftalar öncesinden alınan bayramlıklar yok.
Ne de olsa artık ufak, minik, şirin şeyler değiliz.
Hatta, şeker toplayacak yaşı çoktan geçmişiz.
Ve, artık-
Ellerini her bayram öpmek istediğim insanlar var.
Benimse artık tek yapabildiğim ne mi?
Bayramlarda hiç aksatmadan gittiğim bir kuru toprak.
Ellerini öpmek için tutamayacağım onlarca metre kare aşağısı-
Ve soğuk bir kaç beton parçası.
''Nerede kaldı o eski bayramlar'' demen için çok ömür geçirmek gerekli değilmiş demek ki...
Bayramlar güzeldir aslında her zaman.
Herkes bir yerlere koşuşturur İstanbul'dan yoksun çoğunlukla.
İstanbul daha bir güzeldir bayramlarda.
Yokluğunda kaybolduğun insanlar vardır etrafta.
Daha bir sıcaktır İstanbul senin bayramlarında...
İyi bayramlar, hayırlı bayramlar.
Ve eğer hâlâ çocuklarınız varsa bayramlık alabileceğiniz;
Onlara daha çok hatırlatın,
Şimdi elleriyle sarabileceği sımsıcak eller varken,
İlerde soğuk betonlarda uzanamacağı eller olabileceğini...