Kaybettiklerinin arasında kazandıklarını düşünmeye odaklan.
Hiç bir şey göremiyorsan, bunlar;
Senin geçmiş zamanla gördüklerinle düz orantı olup,
Sana insanların yaşattıklarıyla paralel orantılı bir durumda silinmiş bulunanlardır.
Yıllarca yapılmış olan fedakarlık altında toplanmış eylemlerin, sana çok farklı bir yerden dokunduğunu düşün.
Yaptığın, yapacağın hiç bir şeyle karşı tarafı tatmin edemediğini,
Karşı taraf yaptığın hiç bir şeyden haz alamadığını…
Şimdi,
Bunların hepsini bir elinle kenara iterek;
Bana kulak ver.
Arkandan hep ağlardım,
Sen pek bilmezsin hani.
Bu daha çok, gittiğin zamanlardan -su gibi git, gel- demekti;
Ama her bir damla göz yaşım seni daha çok uzaklara gönderdi.
Rotasını kaybetmiş bir gemi misali.
Ruhunu kaybederdin hani geceleri,
Aklında yer açtığın kişileri -kalbindeki apartlara yerleştirmek adına-
Uzaklara yollardın bir hizmetçi misali.
Odalarının sahibi sensindir bazen.
Hep böyle denir ya hani.
Bencildir insanoğlu…Sonraları -çok görür- kat kat binaları.
Hepsine ayrı bir anı saklar;
Ayrı bir ten, ayrı bir el, ayrı bir aşk.
Bunları gizliden gizliye yaptığını sanar sonra insanoğlu.
Halbuki, her otel odasında ayrı bir kamera vardır.
Binlerce kat üzerinde sahibe olan bir insanın hakimiyeti kurabilmesi adına.
Her hırsızlığa göz yumar,
”Kokun, tenin, ellerin..” bir bir yok olur.
Daha sonra, kalbinin tek katlı şirin evinin sahibi, bir gün el olur.
Sana vaad edilen onlarca kat ise,
Günden güne oluşan artçı depremlerde yok olur.
Yeni evler kurulur, tapu senetleri üzerlerinde isimlerinin bulunduğu.
Fakat-
Gözlerden kaçırılan bir şey vardır ki;
Depremlerin son bulduğunu sandığın, o yeni yerler,
Tam da fay hattı mevkiileridir.
Ne kadar istemesende bir gün yine çökerek,
Ufak bir el-vedayı uygun bulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder