Anonimlere olan saygısı hiç bir zaman kaybetmezdi. Ancak saçma bir soruya da karşılık vermesini bilirdi..
Zaman içerisinde kendi ayakları üzerinde durmasını mı öğrenmişti yoksa hala ıslak yüzünü silmek için gözü kapalı havlu mu arıyordu, olaylara karşı daha mı dayanıklıydı yoksa hala yastığın rahatlığına mı boyun eğiyordu gözlerini kapatırken?
Tammam, ben bile bu kadar kendimi saklayamıyorum :) Anonimlik güzeldir fakat, bu kadar esrarengizlik biraz kötü değil mi? Sonuçta insanların doğasında doğuştan gelen bir merak sistemi kurgusu var :)
Yorumunun cevabını verecek olursam eğer;
Zaman içerisinde kendi ayaklarım üzerinde durmasını öğrendim, gözlerimi ıslatmak yerine canımı sıkanları canımın içinden atmak daha kolay geliyo kendimi yıpratmak yerine, insanlar adına -kolayı seçmek- daha masrafsız. Öğrenmek istemediklerim değil, öğrenip açığa vurmadıklarım var. Ne de olsa, ne kadar kendini ön planda tutarsan o kadar yok edilmek üzere düşman kazanıyorsun kendine, çoğunlukla sebepsiz ve boş yere.
Ve bunlardan en kötüsü, sadece yorgunluğumda bile olsa; Bende kolayı seçenlerdenim. Her insan gibi.
Kim olduğumu bildiğini düşünmüştüm. Kendimi saklamadım. Sadece göstermedim varlığımı, soran da olmadı zaten..
Terk ettiği insanları uçuruma atmayı seviyordu beyninde, böylesi daha kolay geliyordu ona, sonuçta O da bir insan değil miydi?
Gidenlerin yerine yenisi gelmiyor muydu ki zaten? Kimin, neden gittiği pek önemli değildi, bunlarla uğraşamayacak kadar yorgun olduğunda ise -belki- o insanın onun gitme demesine ihtiyacı varken, onlar uçuruma yürüyorlardı sessizce..
Bazı kişiler severler esrarengizliği, sessizliği, güneşin perde arasından girmeye çalıştığı evleri..
Ve belki yalnızlığı..
Belki de zorunda kalmıştı yalnızlığa, cesaretsizliği yüzünden Anonim'di belki, belki de yeterince samimi değildi bir kimliğe girmek için..
Anonimlere olan saygısı hiç bir zaman kaybetmezdi. Ancak saçma bir soruya da karşılık vermesini bilirdi..
YanıtlaSilZaman içerisinde kendi ayakları üzerinde durmasını mı öğrenmişti yoksa hala ıslak yüzünü silmek için gözü kapalı havlu mu arıyordu, olaylara karşı daha mı dayanıklıydı yoksa hala yastığın rahatlığına mı boyun eğiyordu gözlerini kapatırken?
Bunu bilemeyecekti..
Belki de öğrenmek istememişti..
Tammam, ben bile bu kadar kendimi saklayamıyorum :)
YanıtlaSilAnonimlik güzeldir fakat, bu kadar esrarengizlik biraz kötü değil mi? Sonuçta insanların doğasında doğuştan gelen bir merak sistemi kurgusu var :)
Yorumunun cevabını verecek olursam eğer;
Zaman içerisinde kendi ayaklarım üzerinde durmasını öğrendim, gözlerimi ıslatmak yerine canımı sıkanları canımın içinden atmak daha kolay geliyo kendimi yıpratmak yerine, insanlar adına -kolayı seçmek- daha masrafsız.
Öğrenmek istemediklerim değil, öğrenip açığa vurmadıklarım var. Ne de olsa, ne kadar kendini ön planda tutarsan o kadar yok edilmek üzere düşman kazanıyorsun kendine, çoğunlukla sebepsiz ve boş yere.
Ve bunlardan en kötüsü, sadece yorgunluğumda bile olsa; Bende kolayı seçenlerdenim. Her insan gibi.
PS.: Sıkılmadan okuman dileğiyle. :)
Kim olduğumu bildiğini düşünmüştüm. Kendimi saklamadım. Sadece göstermedim varlığımı, soran da olmadı zaten..
YanıtlaSilTerk ettiği insanları uçuruma atmayı seviyordu beyninde, böylesi daha kolay geliyordu ona, sonuçta O da bir insan değil miydi?
Gidenlerin yerine yenisi gelmiyor muydu ki zaten? Kimin, neden gittiği pek önemli değildi, bunlarla uğraşamayacak kadar yorgun olduğunda ise -belki- o insanın onun gitme demesine ihtiyacı varken, onlar uçuruma yürüyorlardı sessizce..
Bazı kişiler severler esrarengizliği, sessizliği, güneşin perde arasından girmeye çalıştığı evleri..
Ve belki yalnızlığı..
Belki de zorunda kalmıştı yalnızlığa, cesaretsizliği yüzünden Anonim'di belki, belki de yeterince samimi değildi bir kimliğe girmek için..